18.08.2013

Böcek başına 5 bin dolar !

Böcek başına 5 bin dolar !


Google, ‘bug’ takipçilerine ödediği ödülün 2 milyon dolara ulaştığını açıkladı.

Eğer Google ve Facebook gibi büyük teknoloji şirketlerinin ‘böceklerini’ bulan biriyseniz, son günler sizin için oldukça karlı geçmiş demektir.

Google, ‘sistem hatası’ anlamına gelen ‘bug’ takipçilerine ödediği ödülün 2 milyon dolara ulaştığını açıkladı. Şirket, bug başına 5 bin dolar ödeme yaparken, Facebook’un ödediği toplam miktar 1 milyon dolara ulaştı.

Teknoloji devleri, üçüncü parti yazılımcılara ne kadar minnettar olsa azdır. Web’den mobil platforma uzanan son derece geniş bir dijital dünyada teknik açıklar bulundurmamak neredeyse imkansız.

Google, bu açıklarını, yani ‘bug’ olarak adlandırılan sistem hatalarını bulan WhiteHat yazılımcıları çok seviyor olmalı ki, onları teşvik etmek için önemli bir açıklamada bulundu (Böcek ifadesinin teknik olarak ‘bug’ için doğru olmadığını not düşelim).

Google, açıklarını bulan yazılım geliştiriciler için özel bir ödüllendirme programına sahip. Ayrıca, bug bulma programları, Web biriminde ‘Chromium’ adı verilen bir birimde analiz ediliyor.

‘BUG’ AVLAMAYA DEVAM

VentureBeat sitenini verdiği bilgiye göre, Google bugüne kadar bug tespiti yapan WhiteHat yazılımcılara tam 2 milyon dolar ödeme yaptı.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Google’ın WhiteHat’lere ödediği ödülü 5 kat artırmış olması. Bunun nedeni, tespit edilen bug’ların kötü amaçlı olarak da satılabilecek olması. Bu tür risklerin önüne geçmek için, Google için bug bulmak, size 5 bin dolar kazandıracak.

Facebook ise bugüne kadar ‘Bug Bounty’ programıyla toplam 1 milyon dolar dağıttığını açıklarken, bugüne kadar verilen en yüksek ödülün 20 bin dolar olduğu ifade edildi.

Kaynak:Ntvmsnbc

16.08.2013

Ölüm tarihinin peşine düştüler !

Ölüm tarihinin peşine düştüler !


İngiliz bilim adamlarından ölüme dair müthiş buluş.İngiliz bilim adamları ömrü tahmin edebilen bir ‘ölüm testi cihazı’ geliştirdi. Cildin hemen altına yerleştirilen lazer sinyal, kişinin vücudunun ne kadar yaşlandığını ölçüyor.
Lazer ışını ağrısız olmakla birlikte kanser ve bunama hastalıklarını test etmek için de kullanılabilecek.

Daily Mirror gazetesindeki habere göre, kol saati şeklindeki cihaz, vücudun ne kadar hızda yaşlanacağını hesaplamak için kılcal damarlar içindeki en küçük kan damarlarını analiz ediyor. Lazer, bu hücrelerin işleyişini ölçerek aynı zamanda bir kişinin ne kadar yaşayacağını tahmin ediyor. ’0′ ile ’100′ arasında derecelenen cihazda ’0′ ölü anlamına gelirken ’100′ en uygun durumdaki vücut anlamına anlamına geliyor. Bilim adamları bu derecelendirmeleri kullanarak kişinin ne kadar yaşayacağını hesaplayabiliyor.

İngiltere’deki Lancaster Üniversitesi’nden fizik profesörleri Aneta Stefanovska ve Peter McClintock tarafından patenti alınan cihazın birkaç yıl içinde doktorların kullanımına sunulması bekleniyor.


Gazeteye konuşan Prof. Stefanovska, giderek büyümeye elverişli bir veri tabanı oluşturmayı amaçladıklarını belirterek böylece her insanın bedensel ölçümünün yapılabileceğini bunun sonucunda da tam olarak kaç yıl daha yaşayacaklarını tahmin edebileceklerini söyledi.
Kaynak:DHA

Whatsapp’a yeni özellik !

Whatsapp’a yeni özellik !


Mobil dünyasının en popüler mesajlaşma uygulaması Whatsapp’a yeni bir özellik daha geliyor.

Uygulamayı kullananlar bundan böyle birbirlerine sesli mesaj da gönderebilecek.

Karşı tarafa sesli mesaj göndermek bas konuş mantığı ile olacak. Kullanıcılar butona basıp seslerini kaydedecekler ve butonu bıraktıklarında gerçek zamanlı olarak mesaj karşı tarafa gidecek.

Bununla birlikte uygulama, cihazın kullanıcının kulağında mı yoksa önünde mi olduğunu algılayarak mesaj sesini buna göre ayarlayabilecek.

Whatsapp’tan yapılan son açıklamaya göre tüm dünyada kullanıcılar günde yaklaşık 11 milyar mesaj atıyorlar. Aylık aktif kullanıcı sayısı ise 300 milyon.

CEO’ların dünyadan haberi yok !

CEO’ların dünyadan haberi yok !


Yüzde 68’i hiçbir sosyal medya ağına üye değil.
Dünyanın önde gelen ilk 500 CEO’sunun, sosyal medyadan neredeyse habersiz olduğu ortaya çıktı.
Yapılan bir araştırmaya göre, CEO’ların yüzde 68’i hiçbir sosyal medya ağına üye değil. Sosyal medya kullanan CEO’ların ana tercihi ise iş dünyasının dijital platformu olarak kabul edilen LinkedIn.

Dünyanın önde gelen CEO’ları, dijital dünyanın dışında yaşıyor. Her ne kadar ünleriyle Twitter gibi sosyal ağlarda büyük takipçi kitlelerine ulaşsalar da, CEO’lar sosyal ağların nimetlerinden yararlanmaya hiç ilgi göstermiyor.

1930 doğumlu ABD’li işadamı Warren Buffet, ilk tweet’ini Mayıs 2013’te attı. Şu ana kadar 2 toplam tweet atan Buffet, buna rağmen 541 binden fazla takipçiye sahip. Bu örneğe rağmen, sayısız CEO herhangi bir sosyal medya ağında hesap açma zahmetinde bile bulunmuyor.

CEO.com sitesinin yaptığı araştırmaya göre, Fortune 500 listesindeki CEO’ların sadece yüzde 32’si, en az bir sosyal ağda hesaba sahip. Ancak geride kalan kesim Facebook, Twitter veya bir başka sosyal medya ağında yer almıyor.

TWITTER’DA TAKİPÇİ REKORU KIRIYORLAR

Verilere göre, ABD’nin en büyük şirketlerinin başında yer alan CEO’ların sadece 28’nin Twitter hesabı var. Facebook hesabı olanların sayısı ise 38. Google + ise sadece 5 CEO’nun ilgisini çekmeyi başarabilmiş.

İç karartıcı bu istatistiklere rağmen, iş dünyasının dijital mekanı olarak bilinen LinkedIn, tek istisnayı oluşturuyor.

Fortune 500 CEO’larının neredeyse 3’te 1’i, LinkedIn hesabına sahip. 2013’te LinkedIn’de profili bulunan CEO sayısı 140. Bu sayı, geçtiğimiz yıl profili bulunan CEO oranının yüzde 25.9’dan yüzde 27.9’a çıktığını gösteriyor. LinkedIn’de 500’den fazla bağlantısı olan CEO sayısı ise 25.

Ancak CEO’ların değerini bilmediği asıl platform, Twitter.

The Venture Beat sitesinin haberine göre, Fortune 500 patronları, ortalama bir kullanıcıya oranla 20 kat daha hızlı takipçi kazanıyor. Buffet ise standart bir kullanıcıdan 200 kat hızlı. CEO’ların tweet’lerle kamuoyundaki yerlerini güçlendirebilecekleri, birkaç istatistikle çok net anlaşılıyor.
Kaynak:ntvmsnbc

Bilgisayar oyunu şampiyonuna rekor para ödülü !

Bilgisayar oyunu şampiyonuna rekor para ödülü !


Dota 2 bilgisayar oyunu turnuvasında şampiyon gelen İsveçli takım 1,43 milyon dolar ödül kazandı.
Finali Amerika’nın Seattle şehrinde yapılan turnuvada İsveçli Alliance takımı Ukraynalı Na’Vi takımını az farkla yendi.

Yakınlarda Amerika Birleşik Devletleri’nde bilgisayar oyuncuları lisanslı sporcu olarak tanınmaya başlandı.

Bu da yüksek kabiliyetli bilgisayar oyuncularının artık sporculara verilen vizelere başvurabilmesi anlamına geliyor.

Dota 2, Warcraft 3 oyununda yüzlerce gönüllünün yaptığı değişiklikler sayesinde ortaya çıkan Defense of the Ancients oyununun halefi.

Dota 2, turnuvayı düzenleyen ve ödül parasını sağlayan Valve firması tarafından tasarlandı.

Seattle’daki turnuvaya 12 ülkeden beş kişilik 16 takım katıldı.

Seattle Times gazetesi katılımcı miktarınınsa 1700 olduğunu yazdı.

Takımların oyunda, idareleri altında olan “kahramanları” kullanarak hem kendi kalelelerini korumaları, hem de rakiplerinin kalelerini yok etmeleri gerekiyor.

Stockholm’den gelen turnuva şampiyonu Alliance takımı bu sene kurulup ilk defa Nisan’da Dota 2 yarışmalarına katılmaya başlamış. Takım, diğerlerinin önemsemediği karakterleri seçmeleriyle tanınıyor.

Bu şampiyonlukla Alliance kazandığı Dota 2 şampiyona miktarını dokuza çıkarmış oldu.

Vize

Alliance’ın zaferi, Amerika Göçmenlik ve Vatandaşlık Dairesi’nin Kanadalı bir bilgisayar oyuncusuna sporcu vizesi vermesini takip ediyor.

29 Mayıs’ta başvurusu kabul edilen Danny Le, Amerika’da yaşayıp çalışma hakkı tanınan ilk ‘elektronik sporcu’ oldu.

Le’nin başvurusu geçmişte reddedilmişti.
Kaynak:BBC Türkçe

IZTECH RoboLeague’in ikincisi başlıyor!

IZTECH RoboLeague’in ikincisi başlıyor!

IZTECH RoboLeague (IRL), İYTE IEEE Öğrenci Kolu’nun İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün kuruluşunun 20. yılında ilk olarak gerçekleştirilen ve geleneksel olarak düzenlenmesi planlanan bir etkinlik olarak düşünülmüştür.
Bu yıl IZTECH RoboLeague 2013 (IRL’13) olarak ikincisi düzenlenecektir. Bu etkinlik, robot teknolojilerinin sergilendiği, birbirleriyle mücadele etme atmosferi bulduğu ve aynı zamanda Türkiye’nin her kesiminden öğrencileri ve teknoloji sektörünü bir araya getiren bir organizasyon olması amacıyla planlanmıştır.

İzmir gibi bir büyükşehirde daha önce emsali görülmemiş olan bu etkinliği geri kalan diğer organizasyonlardan farklı kılan noktası ise yetenekli ve bilgili insanları birinci dereceden ortaya çıkarmak ve de sektörün ihtiyacı olan donanımlı işgücü ile tanışması hedefini gütmesidir.

Bu hedefine ise robot yarışmalarına yeni bir soluk olacak şekilde TASARLA-YAP-YARIŞTIR konseptini getirerek ulaşmak istemektedir. IZTECH RoboLeague’in, 26-27 Ekim 2013 tarihlerine İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü kampüsü içinde bulunan “Merkezi Kafeterya” binası ve Prof. Dr. Erdal Saygın Amfisi’nde gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
IZTECH RoboLeague hedefi ve amacı doğrultusunda 2 ana kategoride yarışmalardan oluşmaktadır. Birincisi klasikleşmiş robot yarışmalarını içeren kendi içinde alt kategorileri olan ve genelde ODTÜ Robot Günleri, İTÜRO, Uludağ Robot Günleri vb. etkinliklerin de kapsadığı bir yapıya sahiptir. İkinci kategoriye ise İYTE IEEE Öğrenci Kolu olarak ilk defa 2012’de hayata geçirdiğimiz TASARLA-YAP-YARIŞTIR konsepti egemen olamaktadır.

Toplu taşımacılıkta yeni rüya: Hyperloop !

Toplu taşımacılıkta yeni rüya: Hyperloop !




Amerikalı ünlü girişimci Elon Musk, sese yakın hızda ilerleyen ulaştırma sistemi “Hyperloop” projesini kamuoyuna açıkladı.



Los Angeles ile San Francisco arasında işlemesi öngörülen Hyperloop, günün birinde gerçekleşecek olursa, Kaliforniya eyaletinin iki kenti arasındaki yolculuk 30 dakika kadar sürecek.

SpaceX, Tesla ve PayPal’ın yaratıcısı Elon Musk, upuzun bir tüpün içinde, yastık işlevi görecek hava tabakası üzerinde, çok büyük hızla ilerleyecek kapsüllerle ulaşımı düşlüyor. » Devamını Oku..
Ancak Musk, şu anda çok meşgul olduğunu ve Hyperloop projesini kendisinin gerçekleştiremeyeceğini belirtiyor.

Kağıt üzerinde projesini anlatan Elon Musk, güneş enerjisiyle işleyecek olan bu sistemin, Los Angeles ve San Francisco arasında halen geliştirilmekte olan hızlı tren projesinden daha hızlı, daha güvenli, daha ucuz ve daha başarılı olacağını savundu.

Hyperloop projesi

Musk, “Tabii aslında ışınlanmayı gerçekleştirebilsek müthiş birşey olurdu ama, bunu yapamadığımıza göre, son derece hızlı bir ulaştırma sistemi yaratmanın tek yolu, yerin üzerinde veya altında, özel koşullara sahip bir tüp inşasından geçiyor. dedi.

Musk’ın, birbirlerinden 610 km. mesafedeki Los Angeles ve San Francisco kentleri arasında kurulmasını öngördüğü ulaştırma sistemi, 6 milyar dolara mal olacak.

Yolcu kapsüllerinin 30 saniyede bir yola çıkabileceği, otomobil de taşıyabileceği ve saatte 1220 km. hızla yol alabileceği belirtildi.

20 dolara yolculuk

Musk, “Hyperloop” kabinlerinde seyahat edecek yolcuların, yer çekiminin etkisi bakımından kendilerini hızlı trenden çok uçakta gibi hissedeceklerini söylüyor.

Telekonferansla basın toplantısına katılan Musk, halen ticari uzay yolculuğu projesi SpaceX ile meşgul olduğundan, Hyperloop projesinin ilk örneğini hemen hazırlayamayacağını belirtti.

Tanıtım modelinin 4 yıl içinde tamamlanabileceğini kaydeden Musk, bu tür ulaşım sisteminin 1500 kilometreden yakın kentler arasında en iyi sonucu vereceğini, bundan daha uzak kentler arasında ise, sesten hızlı hava ulaşımının tercih edilmesi gerektiğini söyledi.
Musk, kısa mesafelerde Hyperloop sisteminin uçaktan daha hızlı olacağını, zira uçağın yükselmesi ve alçalması sırasında kaybedilen zamanın kazanılacağını vurguluyor.
Musk, San Francisco-Los Angeles hattının mevcut Kaliforniya otoyolu boyunca uzanabileceğini ve böylece toprak hakları konusunda çok az sorun ve engelle karşılaşılacağını da kaydetti.

Hyperloop hattının depremlere dayanıklı şekilde tasarlanabileceğini de vurgulayan Elon Musk’a göre böyle bir yolculuğun maliyeti bugünün fiyatlarıyla yalnızca 20 dolar olacak.
Kaynak:BBC Türkçe

Ölüm anındaki görülen beyaz ışığın sırrı !

Ölüm anındaki görülen beyaz ışığın sırrı !


Bilim insanları, ölümün eşiğinden dönen kişilerin ‘tünelin ucunda’ gördüğü beyaz ışığın sırrını çözmüş olabileceklerini söylüyor.

Uzmanlar, bu durumun beyindeki elektrik dalgalarının aniden yoğunlaşmasından kaynaklanabileceğini açıkladı.

ABD’deki Michigan Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, ölmek üzere olan sıçanların beyin dalgalarında yüksek seviyede aktivite gözlendi.

Araştırmacılar bu dalgaların insan beyninde algılama düzeyinin artmasına neden olabileceğini düşünüyor.

Kalbin durmasından 30 saniye sonra

Dr. Jimo Borjigin, sonuçları Amerikan Bilimler Akademisi’nin dergisinde yayımlanan araştırmalarıyla ilgili olarak “Birçok insan klinik ölümden sonra beynin aktif olmadığını ya da çok az aktif olduğunu, beynin normale göre daha az faal olduğunu düşünür. Biz bunun böyle olmadığını ortaya koyduk. Aksine ölüm anında beyin daha aktif” dedi.

Ölümden dönen kişiler, parlak beyaz ışıklar gördüklerinden, ruhlarının bedenlerini terk ettiğini hissettiklerinden ve hayatlarının film şeridi gibi gözlerinin önünden geçtiğinden söz ediyor.

Şimdiye kadar insanlarla yapılan çalışmalar bu anlatımlara pek açıklık getiremedi.

Michigan Üniversitesi, ölümden dönen kişilerin anlattıklarının sırrını çözebilmek için ölmek üzere olan dokuz sıçanı izledi.

Hayvanların kalbinin durmasından sonraki 30 saniye içinde gama salınımları olarak bilinen yüksek frekanslı beyin dalgalarında ani bir yükselme tespit edildi.

Dr. Borjigin insanlarda da benzer bir durum yaşanmasının olmasının mantıklı olduğunu, beyinde faaliyetlerin yoğunlaşması ve algılama seviyesinin artmasının, ölüm anı deneyimlerini açıklayabileceğini söyledi ve ekledi:

“İnsanların ışık görmeleri, beynin görme merkezinin yüksek seviyede uyarılmasından kaynaklanabilir.”
Kaynak:BBC Türkçe

BlackBerry’e bir darbe de Microsoft’tan !

BlackBerry’e bir darbe de Microsoft’tan !


Yeni bir araştırma son günlerde zor zamanlar geçiren BlackBerry için karanlık bir tablo çizdi.


Yazılım devi Microsoft’un akıllı telefon pazarında Windows işletim sistemine sahip telefonların satışıyla Kanadalı cep telefonu üreticisi BlackBerry’i geride bıraktığı ortaya çıktı.

Araştırma şirketi Gartner’a göre, Microsoft’un ikinci çeyrekte akıllı telefon pazarındaki payı yüzde 3,3 oldu.

ANDROID VE APPLE’DAN SONRA GELİYOR
Microsoft bu şekilde akıllı telefon pazarında Android telefonlar ve Apple’dan sonra üçüncü sırada yer aldı.

Akıllı telefon pazarında ilk sırada yüzde 79 ile Google’ın Android sistemini kullanan telefonlar yer alıyor.

Apple ise yüzde 14,2’lık pazar payıyla ikinci sırada.

Gartner’ın kıdemli araştırma analisti Anshul Gupta, “Microsoft pazar payını ve satış hacmini ikinci çeyrekte artırdı. Ancak şirketin kullanıcılar arasında çekiciliğini artıracak adımlar atmaya devam etmesi gerekiyor” diye konuştu.

BLACKBERRY ÜZERİNDEKİ BASKILAR ARTTI
Yazılım sektörünün önde gelen şirketi Microsoft’un bile satışlarını artırması, halihazırda Apple cve Android işletim sistemini kullanan telefonlarıyla öne çıkan Samsung ile rekabette zorlanan BlackBerry üzerindeki baskıyı artırdı.

BlackBerry büyük umutlar bağladığı yeni modeli BlackBerry 10 modelinin satışında istediği rakamlara çıkamadı.
SATIŞ GÜNDEME GELDİ
Şirket, Pazartesi günü aralarında satışın ağırlıklı olarak düşünüleceği gelecek seçeneklerini masaya yatırmak için bir komite kurduğunu açıkladı.



IHS Electronics’ın mobil stratejiler analisti Daniel Gleeson, CNBC’ye yaptığı açıklamada, “Bütün bunlar BlackBerry için şaşırtıcı değil. BlackBerry marka olarak Endonezya ve Kolombiya gibi gelişen pazarlarda bile değer kaybediyor” dedi.

Kaynak:ntvmsnbc

Gmail için şok eden itiraf !

Gmail için şok eden itiraf !


Google: ‘‘Bilgilerinizin gizli kalmasını beklemeyin.’

Arama motoru devi Google’ın bir mahkemeye sunduğu raporda, yüz milyonlarca kullanıcısını şaşırtan bir açıklama ortaya çıktı.
Teknoloji devi, Gmail hesabı üzerinden e-posta gönderen kullanıcılarının ‘iletişimlerinin gizli tutulduğuna dair makul bir beklentisi olmaması gerektiğini’ ifade etti.


Söz konusu ifade büyük tartışma yaratırken, Google, ‘bilgilerin kesinlikle paylaşılmadığını, üçüncü partilere açık e-postaların rutin işlemlerden geçirildiğini’ belirtti. Şirket, davacıların bu durumdan haberdar olduğunu öne sürdü.

Dünyanın bir numaralı arama motoru Google, yüz milyonlarca internet kullanıcısının hesabı bulunan Gmail e-posta hizmeti hakkında sürpriz bir açıklamada bulundu.

Google, ABD’de bir mahkemeye sunduğu raporda, ’425 milyon kullanıcısının, bir diğer kullanıcıya e-posta gönderdiği zaman, e-posta içeriğinin gizli kalacağına dair bir beklentide bulunmaması gerektiğini’ ifade etti.

Teknoloji dünyasında dün bomba etkisi yapan açıklama, ABD’li Consumer Watchdog adlı denetmele örgütü tarafından ortaya çıkarıldı.

Google’ın mahkemeye yaptığı açıklamanın, Ulusal Güvenlik Dairesi’yle (NSA) olan bağlantıları konusunda açıklama yapması için baskı gördüğü döneme gelmesi de dikkat çekti.

‘GOOGLE BAKLAYI AĞZINDAN ÇIKARDI’

Yüz milyonlarca internet kullanıcısının e-posta yazışmalarının gizliliği konusunda büyük şüphe uyandıran gelişme, tüm dikkatleri Google’ın üzerine dikti.

Consumer Watchdog gizlilik projesi müdürü John Simpson, “Google en sonunda gizliliğe saygı göstermediğini kabul etti” ifadesini kullandı. Simpson, “Kullanıcılar bu açıklamaya dikkat etmeli… Eğer e-posta hesabınıdaki kişilerin gizliliğini umursuyorsanız, Gmail kullanmayın” dedi.

GOOGLE’A DAVA AÇILMIŞTI

Google’ın Gmail hakkındaki açıklaması, şirkete yönelik bir dava nedeniyle geçtiğimiz ay mahkemeye gönderdiği raporda ortaya çıktı. Google, kullanıcılarına doğru reklam içeriği göndermek için, Gmail dışındaki hesaplardan gelen e-postaların gizliliğini ihlal etmekle suçlanmış ve grup davası açılmıştı.

Guardian sitesinin verdiği bilgiye göre, Haziran ayında açında açılan davada, Google haksız bir şekilde e-postalara girmek, içeriklerini okumak ve bu içeriklere gizliliği ihlal ederek erişmekle suçlanmıştı.

Davada, Google’ın yıllardır sistematik bir şekilde ve bilinçli olarak insanların özel bilgilerine eriştiği iddia edildi.

GOOGLE’DAN SAVUNMA

Google, savunmasında, ‘davacıların Gmail’in sunulmasından bu yana var olan ve günlük rutin kabul edilen hizmetlerini suçlu göstermek istediğini’ belirtirken, ‘tüm kullanıcıların, e-postalarının otomatik işlemden geçtiğini beklemesi gerektiğini’ belirtti.

Google, “Gönderdiğiniz e-posta, gönderilen kişi yerine asistanı tarafından okunabileceği gibi, kullanıcılar e-postalarının ECS (elektronik iletişim hizmeti) taradından işlenmesi karşısında şaşırmamalı” savunmasını yaptı.

Google avukatları ise ‘suçlamada, taraflar arasındaki iletişim ve belli iletişim durumları hakkında iddia edilen gizlilik beklentisinin oluşması için çok az şeyin ileri sürüldüğü’ belirtildi.

ÜÇÜNCÜ PARTİLERLE PAYLAŞIMI İLGİLENDİRİYOR

Google’ın açıklamaları, özellikle 1979 yılında ABD Yüksek Mahkemesi tarafından karara bağlanan Smith V Maryland davasıyla bağlantılı. Google’ın bir açıklaması, ABD’de gizli telefon dinlemeleri ve gizlilik hakkı beklentisi tartışmalarının yapıldığı dönemdeki davadan alıntıyı içeriyor.

Bu alıntı, “Bir kişinin, gönüllü olarak üçüncü partilere teslim ettiği/sunduğu bilgilerin gizliliği için meşru bir beklentisi olamaz.”



Smith v. Maryland davasında, ABD Yüksek Mahkemesi ‘üçüncü parti doktrinini’ desteklemiş ve “üçüncü parti bir iletişimde yer aldığınız takdirde, yasal olarak uygulanabilir gizlilik haklarını kaybettiğinizi” belirtmişti.

VentureBeat sitesinin altını çizdiği hususta, Google, “Gmail kullanıcılarının üçüncü parti doktrinini aktif hale getirdiğini’ belirtiyor.

‘BİLGİ PAYLAŞIMI SÖZ KONUSU DEĞİL”

Google, Gmail içeriklerine erişildiği tartışmalarında, ‘içeriklerin kesinlikle paylaşılmadığını’ belirtti.

Google’ın bir sözcüsü, dün yaptığı açıklamada, “Kullanıcılarımızın güvenliği ve gizliliğini çok ciddiye alıyoruz. Bu durumun aksini iddia eden haberler gerçek dışıdır. Gmail’de sektörün öncüsü güvenlik ve gizlilik içerikleri sunduk. Bir Gmail kullanıcısına kim e-posta gönderirse göndersin, söz konusu güvenlik içerikleri devrededir” ifadesini kullandı.

Açıklamada ek olarak şu bilgiler verildi:

“İlk olarak, Google, Gmail kullanıcılarının gizlilik beklentisi olmaması gerektiğini tartışmamaktadır. Smith v. Maryland davasıyla ilgili olan kısım, Gmail kullanıcılarının gizlilik beklentisi olamayacağı anlamına gelmemektedir… Tam tersine, ifade edilmek istenen durum, Gmail kullanıcısı olmayıp Gmail kullanıcılarına e-posta atan kişilerin, alıcıya sunulan rutin hizmet kapsamında e-postasının işlemden geçeceğidir. Bu durum, Gmail kullanıcısı olmayan kişilerin, Gmail kullanıcısına gönderdiği e-postanın Google tarafından işlemden geçirilmeyeceğine dair beklentide bulunmamasıdır (bu ‘gizlilik beklentisi’ olarak ifade edilir). E-postalar, tabii ki Google tarafından işlemden geçirilecektir. Gmail kullanıcılarının diğer e-posta hizmetlerine gönderdiği e-postalar için de aynısı geçerlidir.”

“Örneğin, Gmail kullanıcılarına e-posta gönderen kişiler, Google’ın bu e-postaları spam ve ya virüs taramasından geçirmesine karşı şaşırmamalıdır. Bu durum, mahkemeye sunulan raporda ayrı bir kısım olarak belirtilmiştir: “Gmail olmayan müşterek davacılar aynı zamanda delaleten mesajlarının otomatik işlemden geçirilmesine razıdır.”
Kaynak:ntvmsnbc

Apple’a Oslo üzerinde uçuş izni yok !

Apple’a Oslo üzerinde uçuş izni yok !


Norveç hükümeti, Apple’ın üç boyutlu görüntü sağlayan harita uygulaması için başkent Oslo’nun havadan görüntülenmesine izin vermiyor.

Norveç’te yayımlanan Aftenposten gazetesine göre hükümet binalarına ait detayların görünmesine yönelik güvenlik kaygıları, yetkilileri bu kararı almaya yöneltti.

üzerinde fotoğraf çekmek amacıyla uçuş yapmak için yetkililerden izin almak gerekiyor. Fakat resmi kayıtlar, bu tarz başvuruların reddedildiğini ortaya koyuyor.

Oysa aynı sakıncaları taşımasına rağmen uydu yoluyla görüntüleme yöntemleri hükümet tarafından engellenemiyor.

Nokia, harita uygulamasında Oslo’nun üç boyutlu bir görüntüsüne sahip. Ancak şehrin sadece bir kısmı haritada yer alıyor.

Uydu engellenemiyor

Norveç’te güvenlik önlemleri iki yıl önce Anders Breivik’in Oslo’da bir hükümet binasının önünde patlattığı bomba ve bir gençlik kampına yaptığı saldırıyla çok kişiyi katletmesi ardından arttırıldı.

Aftenposten gazetesinin güvenlik konularında uzman muhabiri Henning Carr Ekroll BBC’ye saldırıların ardından Norveç’te başlayan kapsamlı güvenlik tartışmasının bir boyutunun da hükümet binalarının güvenliği olduğunu belirtti.

Carr-Ekroll: “Oslo üzerinde fotoğraf çekme amacıyla uçmak için izin almanız gerekiyor. Buna karşılık hükümet uydudan alınan görüntüler konusunda hiç bir şey yapamıyor.”

Aftenposten muhabiri, Apple’ın Oslo’yu görüntüleme talebine Norveç Ulusal Güvenlik Merkezi tarafından verilen red cevabını da gördüğünü anlatıyor.

Yön bulma (navigasyon) sitesi Gule Sider gibi bazı Norveçli şirketlerin daha önce havadan görüntü almalarına izin verildiğini ancak görüntülerin içeriğinde ‘boşluklar’ olduğunu da ekliyor.



Aftenposten haberinde, Oslo’yu havadan görüntülemesine izin verilmeyen Apple’ın hazırladığı üç boyutlu başka haritalarda, ABD Savunma Bakanlığına ait tesisler ve istihbarat teşkilatı CIA’nin Langley’deki merkez üssü gibi güvenlik bakımından hassas bir çok binanın yer aldığına dikkat çekiliyor.
Kaynak:BBC Türkçe

ZTE Open: Firefox ile çalışacak, eBay’de satılacak !

ZTE Open: Firefox ile çalışacak, eBay’de satılacak !


Firefox işletim sistemiyle çalışan yeni bir akıllı telefonun, ABD ve İngiltere’de yalnızca eBay üzerinden satışa çıkacağı açıklandı.
  
İletişim cihazları üreten Çinli firma ZTE, telefonu 79 dolar fiyatla yalnızca internetten alışveriş yapılabilen eBay’de satma kararı aldı.
ZTE’nin sözcüsü, telefonun, ilk kez akıllı telefon kullanacak müşteriler için üretildiğini ifade ediyor.

Firefox işletim sistemiyle çalışan telefon şimdiden İspanya, Kolombiya ve Venezuela’da satışa çıktı.

ZTE akıllı telefonun “çok yakında” Amerika ve İngiltere’de de eBay üzerinden satışına başlanacağını belirtiyor.

Telefon farklı şebekelerle kullanılabilecek, bir diğer deyişle “kilitli” olmayacak.

‘Risk almazlar’

İlk Firefox OS telefonlardan biri olan ZTE Open, 3,5 inç ekrana ve 3,2 megapiksel kameraya sahip.

İletişim teknolojileri alanında danışmanlık ve inceleme hizmeti veren Ovum şirketinden Jan Dawson, ZTE’nin “Firefox ile çalışan bir telefonu parekende firmaların satma riskine girmeyeceklerini bildiği için” eBay’de satış kararı aldığını düşünüyor.



Ayrıca Dawson’a göre Google, Apple ve Windows gibi teknoloji devlerinin rekabet halinde olduğu piyasada ayakta kalmak için yalnızca “farklı şeyler üretmek yeterli değil.”
Kaynak:BBC Türkçe

Xbox One’ın çıkışı 8 ülkede ertelendi !

Xbox One’ın çıkışı 8 ülkede ertelendi !



Microsoft, yeni nesil oyun konsolu Xbox One’ın 8 Avrupa ülkesindeki piyasaya çıkış tarihinin ertelendiğini duyurdu. Ertelemenin ana nedeni teknik çalışmalar olarak belirtildi.

Xbox One’ın çıkışı 8 ülkede ertelendi
Xbox One’ın çıkışı 8 ülkede ertelendi
Xbox One sahibi olmayı hayal eden Avrupalı oyunseverler, biraz daha beklemek zorunda kalacak. Microsoft, Mayıs ayında tanıttığı ve Kasım ayında 21 ülkede satışa sunulacağını açıkladığı Xbox One hakkında Avrupalılara kötü bir haber verdi.

Belçika, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, Norveç, Rusya, İsveç ve İsviçre, Xbox One’a kavuşmak için 2014’ü beklemek zorunda kalacak. » Devamını Oku..
Xbox One, Kasım ayında ise Avustralya, Avusturya, Brezilya, Kanada, Fransa, Almanya, İrlanda, İtalya, Meksika, İspanya, İngiltere, ABD ve Yeni Zelanda’da satışa sunulacak.

İÇİNDE OYUNLA GELECEK
The Verge sitesinin haberine göre, 8 Avrupa ülkesini ilgilendiren ertelemenin nedenini açıklamadı. Ancak ek sesler ve dil desteği gibi birçok teknik konunun ertelemenin arkasında olduğu belirtildi. Dahası, konsolla uyumlu uygulamalar için ülkelerle yapılan ortalık çalışmaları henüz tamamlanmış değil.

Microsoft, beklemek zorunda kalan müşterilerini tatmin etmek için, konsol satışa çıktığında içinde hazır oyun bulunduracak. Şirket, “Müşterilerimizi beklettiğimiz için üzgünüz. 2014 içinde en kısa zamanda Xbox One’ı sunmak için elimizden geleni yapacağız” açıklamasını yaptı.
Kaynak:ntvmsnbc

Eğlence dünyasının beklediği robotik top !

Eğlence dünyasının beklediği robotik top !



Teknoloji dünyasına iki yıl önce sunulan tuhaf icatlardan Sphero robotik topu, yeni versiyonuyla yeniden karşımızda.

ABD Başkanı Barack Obama’nın da denediği, akıllı telefon ve tabletle kontrol edilebilen eğlenceli icadın yenilikleri arasında renk seçenekleri ve artan hızı var.

 ABD Başkanı Barack Obama, Nisan 2012’de Boulder Üniversitesi’ni ziyaret ettiğinde, tuhaf bir cihazla oynayan gençler ilgisini çekmiş ve Sphero en büyük reklamını yapma şansı bulmuştu.

İlk olarak 2011’de geliştirilen cihaz, Sphero 2.0 versiyonuyla bu sefer piyasaya sürülebilir. Saniyede 2 metre yol kat edebilecek kadar süratli olan robotik top, birçok LED renk seçeneklerine sahip olacak. Sphero 2.0, LED ışıklarıyla eski modelinden 3 kat daha parlak.

Sphero’nun üreticisi Orbotix, robotik topla uyumlu 25 oyun ve uygulama olduğunu belirtti.

Eğlence ve eğitim uygulamalarıyla kullanılarak farklı bir eğlence şekli sunan Sphero, yeni yazılımı sayesinde Bluetooth kontrolü esnasında daha iyi manevralar yapacak ve yolundan sapmayacak.

Orbotix, evinizde ve dışarıdaki çeşitli yüzeylerde kullanılması adına Sphero’ya özel akseuarlar da sunacağını açıkladı.
 
SlashGear sitesinin haberine göre, yeni nesil robotik top ABD’de 30 Ağustos’ta 129.99/99.99 dolardan satışa sunulacak.
Kaynak:ntvmsnbc


25.06.2013

Merakla beklenen Windows 8.1 hakkında her şey !

Merakla beklenen Windows 8.1 hakkında her şey !

.
Önizleme sürümünün yayınlanmasına çok az kala, Windows 8.1'i tüm detaylarıyla tanıtıyoruz!

Windows 8.1 güncellemesi ile birlikte Windows 8 pek çok yeni özelliğe sahip olacak. Geliştirilmiş başlat ekranı ve arama özelliklerinin yanı sıra aynı anda dört uygulamayı ekranda çalıştırma gibi Windows 8'de en çok aranan ve yokluğundan şikayet edilen özellikler, Ağustos ya da Eylül ayında gelecek olan ücretsiz güncelleme ile Windows 8 kullanıcılarına sunulacak. Windows 8.1'in ön-sürümü 26 Haziran'da Microsoft'un geliştiriciler konferansı Build 2013'te tanıtılacak. Biz de o zamana kadar yeni Windows'un sunduğu yeniliklere bir göz atalım.
 
Başlat düğmesi ve masaüstüne açılış
Windows'un belki de en sembolik özelliği olan başlat tuşunu tarihe gömen Microsoft, kullanıcıların yoğun şikayeti üzerine yaptığı "hatayı" fark etmiş olsa gerek ki, Windows 8.1 ile yenilenmiş başlat tuşunu geri getiriyor. Eski başlat tuşu ile aynı yerde bulunan ve yeni Windows logosu ile temsil edilen başlat tuşu, alışılanın aksine bir başlat menüsü açmıyor, onun yerine bizi başlat ekranına yönlendiriyor. Masaüstü ekranında sol alt köşede sürekli gözüken başlat tuşu, başlat ekranında sol alt köşeye fare imlecini götürene kadar görünmez kalıyor. Başlat ekranında yapılan pek çok geliştirme ve güncelleme de başlat ekranını daha kullanışlı ve özelleştirilebilir kılıyor.
Ayrıca çok şikayet alan başka bir konu da, sistemin açılışta zorunlu olarak başlat ekranını açmasıydı. Bu konuya da elini atan Microsoft, Windows 8.1'e başlangıçta masaüstü ya da başlat ekranını seçme özgürlüğünü sunuyor kullanıcılara.

Kilit ekranında slayt şovu
Windows 8.1 kişiselleştirme alanında da çok fazla yenilik getiriyor. Artık kilit ekranının sabit arka planını, cihazda ya da SkyDrive'da bulunan görseller ile renklendirebiliyorsunuz. Kilit ekranıyla ilgili bir diğer yenilik ise, artık cihaz kilitliyken bile Skype aramalarını kabul edebilecek ya da kamera ile görseller çekebileceksiniz.
Eski ama yeni uygulamalar
Ses kaydedici, hesap makinesi, video düzenleyici gibi klasik Windows uygulamaları artık Modern arayüze ayak uyduruyor, üstelik yeni alarm uygulaması ile de cihazınızı sabah uyanmak için de kullanabileceksiniz. Windows Store da yenilenen yüzüyle karşımıza çıkacak.
Karolar artık daha işlevli
Başlat ekranındaki karoların boyutları daha büyük ya da küçük olabilecek. Küçülen karolarda uygulamanın ismi değil sadece resmi gözükürken, büyüyen karolar daha fazla bilgi aktarabilecek. Örneğin, hava durumu uygulamasının büyük karosunda gelecek günlerin hava durumları da gözükecek ya da takvim uygulamasının karosu o günün tüm randevularını gösterebilecek.

Derli toplu başlat ekranı
Windows 8.1 ile birlikte yeni yüklenen uygulamalar doğrudan başlat ekranında belirmeyecek, onun yerine "Tüm Uygulamalar" bölümü altına yerleşecek. Daha sonra istediğiniz uygulamaların üzerine basılı tutarak "Başlat ekranına tuttur" seçeneğini seçerek, uygulamayı başlat ekranında gösterebileceksiniz. Bu sayede zaten kullanıcıların yabancı oluğu başlat ekranının kısa sürede düzensiz hale gelmesinin de önüne geçmiş oluyor Microsoft.
Uygulamalar sıraya giriyor
"Tüm Uygulamalar" bölümü Windows 8.1 ile daha kullanışlı bir hal alacak. Uygulamalar artık sadece alfabetik sıraya göre değil, kategorilerine, tarihlerine ya da kullanım sıklıklarına göre de sıralanacaklar. Başlat ekranını düzenlemeye yarayan bir diğer yenilik ise, uygulamalar artık toplu olarak seçilip taşınabilecek, silinebilecek ya da kaldırılabilecek.
İki farklı ekrana tek bir arkaplan
Windows 8.1'in başlat ekranının arkaplanı sadece renk ve desenlerden oluşmayacak. Hareketli arkaplanların yanı sıra artık masaüstü arkaplanları da başlat ekranı süsleyebilecek. Böylece masaüstü-başlat ekranı geçişi daha temiz ve hoş olacak.
Dosya yöneticisi SkyDrive
Windows 8'de bulunan SkyDrive uygulaması Windows 8.1 ile birlikte yenileniyor ve yetenekleniyor. Artık SkyDrive uygulaması sadece çevrimiçi dosyaları değil, hard diskte bulunan tüm yerel dosyaları da yönetebilecek. Ayrıca arama fonksiyonuna da el atmış Microsoft. Windows 8.1 ile birlikte arama sonuçları sadece Bing'den gelen basit cevaplar yerine, daha detaylı ve farklı sitelerden ilgili bilgilerin bir araya getirilmesiyle oluşturulacak.

Bir ekran, dört uygulama
Windows 8.1 ile aynı anda farklı uygulamaların çalıştırılma sistemi de değişiyor. Ekranın bir yarısında e-posta uygulaması çalışırken, diğer yarısında Internet Explorer 11 ile gelen postadaki linki açabileceksiniz. Bir fotoğraf açtığınızda, Windows 8.1 ekranı fotoğraf ve diğer uygulama için 40:60 oranında paylaştırıyor. Ekrandaki uygulama sayısı artsa da çözünürlük sabit kalıyor. İki uygulamayı aynı anda çalıştırmak için gereken minimum çözünürlük 1024 x 768 piksel iken, 4 uygulama için minimum çözünürlük değeri 1366 x 768 piksele yükseliyor. Ayrıca bir diğer yenilik de aynı uygulamanın iki farklı görüntüsü ekranın iki yarısına paylaştırılabiliyor.
Uygulamalar için otomatik güncelleme
Diğer Windows 8.1'li cihazlarla senkronizasyon özelliği de gelişiyor. Artık sadece cihazdaki tüm uygulamalar değil, aynı zamanda uygulamaların yerleşimi de, yani birebir başlat ekranı, diğer cihaza senkronize edilebilecek. Windows'un alıştığımız güncellemeleri gibi, uygulamalar da otomatik olarak Windows Store'a bağlanabilecek ve kendiliğinden güncellenecek.
Ön-izleme dağıtım tarihi 26 Haziran
Yazımızda bahsettiğimiz bütün yeni özellikleri ve daha fazlasını 26 Haziran'da yapılacak olan Build 2013 konferansında yayınlanacak Windows 8.1 ön-izlemesini yükleyerek kendiniz de test edebilirsiniz. Windows 8.1'in final sürümünün ise bu yılın Ağustos ayının başlarında piyasaya sürülmesi bekleniyor. Windows 8 kullanıcıları yeni sürümü ücretsiz olarak Windows Store'dan indirebilecekler.

Fatih Projesi !

Fatih Projesi !

Fatih projesi ihalesine Apple, Samsung ve Microsoft dahil 11 teknoloji şirketi başvurdu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 15 milyon öğrenciyi ilgilendiren ‘Fatih’ projesi kapsamında yer alan 10.6 milyon adetlik tablet bilgisayar ihalesine aralarında Apple, Samsung ve Microsoft gibi uluslararası devlerin yer aldığı 11 teknoloji şirketi başvurdu.

İhaleye başvuran şirketler yeterlik kriterini karşılamaları halinde en düşük teklif üzerinden fiyat pazarlığına davet edilecek.
 
Teknoloji devlerinin yakından takip ettiği Fatih (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirle Haraketi) Proje’sinin ilk adımı dün atıldı. 10.6 milyon tablet için gerçekleştirilen ihale için 11 teknoloji şirketi başvuruda bulundu. İhaleye, Apple, Microsoft ve Samsung gibi tablet pazarının önde gelen isimlerinin yanı sıra dört farklı yerli şirket başvuruda bulundu.

DEVLER YARIŞACAK

Yaklaşık 8 milyar TL’lik bir hacme sahip olacak ihaleye Samsung Electronic, Samsung Elektronik, Mobil-TelElektromed, Vestel Elektronik Sanayi, Casper-Exper-Probil, Apple, Telpa Telekomünikasyon-Atmaca Elektronik, Microsoft, Arçelik, Toshiba Europe ve Hewlett Packard başvuruda bulundu. İhale Komisyonu Başkanı Ahmet Kaplan, ihaleye katılan şirketlerin mali-idari yeterlilikleri inceleneceğini söyledi. Kaplan, “Yeterliliği geçen firmaların Türkiye’de açacakları Ar-Ge merkezleri, üretim-yatırım planları değerlendirilecek ve numune tablet çalışması yapılacak. Birkaç ay içinde yeterlilik kriterini karşılayanlar en düşük teklif üzerinden fiyat pazarlığına davet edilecek” 
diye konuştu.

YERLİLER KAZANIYOR

Fatih projesinin kapsamında 15 milyon öğrenciye dağıtalacak tablet bilgisayarlar için daha önce iki kez pilot ihale gerçekleştirilmişti. 8 bin 500 tablet bilgisayar ile yapılan ilk ihaleyi General Mobile kazanmıştı. Pilot bölgeler için gerçkeleştirilen ve 49 bin adet tablet bilgisayarı kapsayan ikinci ihaleyi ise Vestel kazanmıştı.
 
iOS ve Windows 8 ihalede

İhale şartnamesinde yer alan bilgilere göre tablet bilgisayarlar 3 yılı kapsayan süre içinde teslim edilecek olması tartışmaları da beraberinde getirdi. 3 yıl sonra öğrencilerin eline geçecek olan tablet bilgisayarlar için gelecek süreçte donanım açısından yenileme yapılması gerekebilir. Aksi takdirde ihaleyi alan şirketin belirlediği özellikler, 3 yıl sonra da öğrenciler tarafından kullanılmaya devam edecek. Öte yandan daha önce yapılan pilot ihaleleri kazanan şirketlerin tablet bilgisayarları Android işletim sistemi kullanıyordu. Ancak 10.6 milyon adet tablet bilgisayarı kapsayan ihalede ise Apple’ın ve Micrsoft’un yer alması dikkat çekti. Söz konusu ihaleyi kazanan şirketlerin Apple veya Microsoft olması durumunda öğrenciler iOS veya Wİndows 8 işletim sistemi kullanacak.

Sıkıysa yakala!

Sıkıysa yakala! 

ABD istihbaratına ait gizli belgeleri ifşa eden CIA eski teknisyeni Snowden, ABD ajanlarıyla köşe kapmaca oynuyor. 
WikiLeaks’in yardımıyla Hong Kong’tan Moskova’ya uçan Snowden, havalimanında izini kaybettirdi. Ekvador’dan siyasi sığınma hakkı isteyen firari, kendisi için bilet ayrılan Küba uçağına binmedi. ABD, Rusya’dan Bay Muhbir’in iadesini isterken Washington, Pekin ve Moskova arasında ipler gerildi.
ABD Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) dünyada milyonlarca kişinin telefon ve internet kayıtlarını izlediği bilgisini basına sızdıran eski CIA teknisyeni Edward Snowden, sırra kadem bastı. Snowden’ın geçen ay Hawaii’den Hong Kong’a kaçmasıyla başlayan hikâyesi, önceki gün Moskova’daki Şeremetyevo havalimanına inişiyle daha da hareketlendi.

GECE OTELDE Mİ KALDI

Gazeteciler, polisler, istihbaratçılar ve Snowden’a sığınma talebini incelediklerini açıklayan Ekvador ve onu arayan Amerikan elçilik yetkilileri havaalanına akın etti. Ancak Snowden’ı burada Rus görevlilerle Ekvador Büyükelçiliği diplomatları dışında gören olmadı. ABD, ‘Pasaportunu iptal ettik’ açıklaması yaparken firari, geceyi, Rus topraklarına ayak basmadan havalimanının E Terminali’nde transit bölümündeki bir otelde geçirdi.

17A KOLTUĞU BOŞ

Moskova’dan Ekvador’a da Venezuela’ya da direk uçuş yoktu. Snowden’ın yerel saatle 14.05’te kalkacak SU150 sefer sayılı Aeroflot 150 uçağıyle Küba’nın başkenti Havana’ya uçağı söylendi. Rus İstihbarat Servisi elemanları, havaalanının pisti gören camlarını kapattı. Kalkış 50 dakika ertelendi. Tam uçağın havalandığı haberleri geldi ki, Snowden’ın içeride olmadığı anlaşıldı. Aynı uçağa bilet alan 30 Rus gazeteci, kaçağın ayırttığı 17 A koltuğunun boş olduğunu bildirdi. Boş koltuğun resimleri hemen ABD basınına düştü. newsru.com isimli Rus sitesi, “Moskova, Snowden saklambaç oyunuyla Washington’a fena çalımlar atıyor. Snowden yerine uçak dolusu gazeteciyi Küba’ya gönderiyor” yorumunu yaptı.

Assange: Sağlıklı ve güvende

Snowden’ın kaçmasına yardım eden WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange, firari ve ona yardım eden WikiLeaks görevlisi Sarah Harrison’ın sağlıklı ve güvende olduğunu, ancak yerlerini açıklayamayacağını söyledi.

Moskova ve Pekin’i uyaran ABD Dişişleri Bakanı John Kerry, “Gizlenen kişi ülkesini satmış bir vatan hainidir. Yataklık yapan ülkeler kötü bir oyun oynadıklarını bilmeli. Sonuçlarına katlanırlar” dedi. Beyaz Saray ise Snowden’ın iadesi için Moskova ile işbirliği beklediklerini açıkladı.

O filmdeki gibi

Orjinal adı “Catch Me If You Can” olan Sıkıysa Yakala’da, FBI’ın “En Çok Arananlar” listesindeki en genç dolandırıcı unvanını elinde tutan Frank W. Abagnale’in öyküsü anlatılıyor. 26 ülkede 2.5 milyon dolarlık vurgun yapan Abagnale’yi Leonardo DiCaprio, onu yakalayan çalışan FBI ajanını ise Tom Hanks canladırıyor.

ABD o muhabirin peşinde

Washington Post gazetesinin haberine göre ABD istihbaratı, Edward Snowden’ın NSA belgelerini sızdırdığı Glenn Greenwald’ın peşinde. ABD’li yetkililer, “masum bir gazeteci olduğuna” inanmıyor. Brezilya’da yaşayan gazeteci hakkında pek çok cezai kovuşturma olduğu ileri sürülüyor. ABD Kongresi Milli Güvenlik komisyonu üyesi Cumhuriyetçi Peter King, Greenwald’ın “gazetecilik sınırlarını aştığını” ve sorgulanması gerektiğini söyledi.

Andoid kullanıcıları, DİKKAT

Andoid kullanıcıları, DİKKAT !


Andoid kullanıcıları, DİKKAT!

Yıllarca PC kullanıcılarının canını yakan tehlike, şimdi de Android'li cihazların başına bela oldu!

Akıllı telefon ve tabletlere yönelik tehditlerin sayısı her geçen gün artıyor. Antivirüs geliştiricisi Symantec tarafından tespit edilen ve  Android.Fakedefender adı verilen kötü niyetli yazılım Android kullanıcılarını üzmekle kalmayıp, cüzdanlarını da hafifletecek türden.
 
Bu konuda Symantec tarafından yapılan açıklama yıllardır Windows kullanıcıların karşılaştığı sahte virüs uyarıları ve sahte antivirüs çözümlerinin artık Android cihazlarda da görüldüğünü ortaya koyuyor.
 
Sızdığı Android işletim sistemli cihazda sanki bir antivirüs yazılımı yüklüymüş gibi uyarı mesajları çıkaran Android.Fakedefender, telefonu ücretli bir güvenlik yazılımı yüklenene kadar kadar bloke ediyor. Yüklenen sözümona güvenlik yazılımı da Android işletim sisteminin kimi ayarlarını değiştirme ve başka yazılımların çalışmasını engelleme gibi düzeltmek için çoğu zaman fabrika ayarlarına dönmeyi gerektiren bazı fonksiyonlara sahip.
 
Ransomware yani fidye yazılımı adı verilen bu tür tehditlere karşı savunmanın en kolay yolunu ise, cihazınızda bir antivirüs yazılımı yüklü değilken, alacağınız virüs uyarısı mesajlarına kanmamak ve sadece güvenli kaynaklardan indirdiğiniz yazılımları kurmaktan geçiyor.

Google'ın yeni sürprizi!

Google'ın yeni sürprizi!



Google paylaşmayı öğretiyor!

Google'ın yeni uygulaması, belki de internet devinden en son beklenecek şeyi yapıyor...

İnternete düşen son söylentilerden birine bakılırsa Google, kullanıcıların gerçekten sahip oldukları nesneleri çevrimiçi listeleyebildikleri ve birbirleriyle paylaşabildikleri bir hizmet üzerinde çalışıyor.

Google Operating System blogunda yer alan iddiaya bakılırsa, "Google Mine" adı verilen yeni hizmet sayesinde kullanıcılar, sahip oldukları eşyaların listesini arkadaşlarıyla paylaşabilecek, arkadaşlarının listelerindeki nesneleri görüntüleyebilecek. Firmanın amacı bu şekilde arkadaşların birbirleriyle eşya değiş tokuşu yapabildiği ve ödünç alabildiği bir ortam yaratmak. Hizmet sayesinde kullanıcılar eşyalarına "ödünç verildi", "bağışlandı", "geri alındı" ya da "kayboldu" gibi etiketler atayabilecekler. Şu an firma içi beta aşamasında olan Google Mine'ın hem çevrimiçi bir hizmet hem de Android uygulaması olarak kullanılabileceği belirtiliyor. Hizmetin Craigslist gibi oturmuş rakipleri karşısındaki en önemli avantajlarından birinin, eşyaların 3D görüntülerinin yüklenmesini sağlayan "Katamari" adı verilen özelliğinin olacağı ifade ediliyor. Hizmetin bundan birkaç ay önce piyasaya sürülen ve benzer bir şekilde çalışan "Mine" ile bir ilgisi olup olmadığı bilinmiyor. Elbette Google Mine'ın geçici olarak kullanılan bir isim olma ihtimali de var.

Google henüz hizmetle ilgili bir açıklama yapmış değil. Firma sadece "Sürekli olarak kullanıcıların çevrimiçi deneyimini zenginleştirecek özellikler peşindeyiz. Ancak şu an için paylaşmak istediğimiz özel bir gelişme yok" şeklinde bir açıklama yapmakla yetindi. teknoloji

Facebook’tan daha karlı, Twitter’dan daha kalabalık !

Facebook’tan daha karlı, Twitter’dan daha kalabalık !

Twitter’dan fazla kullanıcısı var, Facebook’tan daha karlı… Ama muhtemelen bu ismi hiç duymadınız.
İsrailli internet şirketi Conduit hakkında bugüne dek kulağınıza hiçbir şey gelmemiş olabilir. Ancak Facebook’un yarısı kadar, Twitter’dan ise daha fazla kullanıcıya sahip olan şirket bugünlerde satılığa çıkarıldı.
Facebook'tan daha karlı, Twitter'dan daha kalabalık
Conduit’in ürünü, bir websitesi için özel araç çubukları oluşturmaya yarıyor. Şirketin müşterileri şarkıcı Rihanna’dan küçük NBA mağazalarına geniş bir yelpazede yer alıyor. 2009′da 100 milyon dolar, 2010′da ise 300 milyon dolar gelir elde eden Conduit’in karlı olduğu düşünülüyor. Şirket, şimdiye dek içinde 100 milyon dolarlık bir teklifin de bulunduğu teklifleri geri çevirmiş. Ancak Google veya Microsoft’un olası milyar dolarlık bir teklifi, İsrail’de en büyük internet şirketi satışı olarak tarihe geçebilir.


Şirketin pazarlama müdürü Shaul Olmert, olası bir satış hakkında konuşmayı reddediyor ve şirketin İsrail’e adandığını ve orada büyüyeceğini söylüyor. Olmert, şirketin Facebook, LinkedIn ve Twitter’dan daha kazançlı olduğunu vurgulamaktan da geri durmuyor.

Microsoft veri merkezini büyütüyor!

Microsoft veri merkezini büyütüyor!



Microsoft, ABD’li teknoloji şirketlerinin veri merkezlerine ev sahipliği yapan Iowa eyaletinde büyük bir yatırım kararı aldı.

Microsoft veri merkezini büyütüyor
Yazılım devi, Iowa’daki tesisini 678 milyon dolar yatırımla genişletecek. Elektrikten vergi almayan ve arsa vergilerinin çok düşük olduğu Iowa’da, vergi dışı gelir imkanı da şirketleri cezbediyor.


Facebook, ABD dışındaki ilk veri merkezini İsveç’in Lulea kentinde açtı. Tesis, sosyal medya devinin ABD dışındaki ilk, toplamdaki üçüncü veri merkezi.

Facebook, veri merkezlerindeki sunucuları soğutmak için “soğutma otomasyonu” sistemini geliştirdi.

Microsoft, veri merkezlerini birer birer genişleten dev eknoloji şirketlerine ayak uydurdu. 678 milyon dolarlık yatırım, ‘Project Mountain’ adını taşıyor. Projenin gelir dışı vergi miktarı en az 20 milyon dolar olacak. West De Moines bulunan veri merkezi, genişletildiği zaman 29 kişiye iş imkanı sunacak.

Microsoft’un yanı sıra, sunduğu avantajlarla Google ve Facebook’un da veri merkezlerine ev sahipliği yapan Iowa, Altoona kentinde dev bir tesise daha yer açmaya hazırlanıyor.

Facebook, Nisan ayında 442 bin metrekarelik yeni bir veri merkezi açacağını duyurmuştu.

The Verge sitesinin haberine göre, Facebook’un tesisi, tamamlandığında dünyanın en uzun veri merkezi unvanını kazanacak.

Iowa’nın Council Bluffs kasabasında 2009 yılında veri merkezi açan Google ise kısa bir süre önce tesisini genişleteceğini açıkladı.


Kaynak:ntvmsnbc

7.06.2013

Ekran kartı rehberi!

Ekran kartı rehberi! 


Ekran kartı seçiminde hedefi 12'den vurun!

Sistem toplayacak veya ekran kartınızı yenileyecekseniz, bilmeniz gereken her şey bu rehberde...

Dizüstü bilgisayarlar her ne kadar geniş kullanım alanları ve yekpare gövdelerinin cazibesi ile bir dönemin yıldızı olan masaüstü bilgisayarları arka plana atmayı başarmış olsa da, aslında bunun yine masaüstü bilgisayar kullanıcılarına yaradığını söyleyebiliriz. Günümüzde iyi bir masaüstü bilgisayara yapacağınız yatırım, geçtiğimiz yıllara göre oldukça aşağı maliyette seyretmekle birlikte, bileşenlere ödediğiniz ücretin tam karşılığını almanız da bir o kadar mümkün. Kapsamlı bir dizüstü bilgisayar almak yerine ona ödeyeceğiniz parayla çok iyi bir sistem kurabiliyorsunuz. O nedenle bir masaüstü bilgisayar toplamak ve sistemini güncellemek niyetinde olan kullanıcılar bu fırsatı kaçırmamalılar diye düşündüğümüzü yazının başında belirtelim.

Masaüstü bilgisayarların yıldız bileşenlerinden biri olan ekran kartları da elbette bu gelişmelerden etkilenmiş olmakla beraber, fiyat – performans oranlarıyla da kullanıcıların cebini yakmadan beklentilerini karşılayabiliyorlar. Yeni bir sistem toplayacaksanız ve eski sisteminizdeki kartınızı güncellemek istiyorsanız ekran kartı seçimi yaparken pek çok kritere dikkat etmeniz gerekiyor. Zira ekran kartı seçimi sisteminiz için büyük önem arz ediyor. Ancak her şeyden önce ilk yapmanız gereken ihtiyacınıza karar vermek.

İhtiyaçlarınızı belirleyin

Var olan sisteminizi güncelleyerek yeni bir ekran kartına mı terfi etmek istiyorsunuz, yoksa yepyeni bir sistem mi toplayacaksınız? Eğer seçiminiz cümlenin ilk kısmında gizliyse, o halde bahsetmemiz gereken ilk nokta sisteminizin gücü olacaktır. Zira sisteminizin sergilediği performansa zıt bir ekran kartı satın almanız sizi bir dar boğaza sürükleyecektir. Sisteminizi bir araya getiren parçalar eski veya yüksek performans almanıza imkan tanımıyorsa, satın alacağınız ekran kartının hızlı olması herhangi bir önem arz etmiyor. Elbette sisteminize ekran kartından sonra farklı takviyelerde bulunarak yavaş yavaş güncelleme niyetindeyseniz, ekran kartı çıkış noktası olarak iyi bir tercih olabilir.

Sisteminize entegre edebileceğiniz bir ekran kartında ilk bakmanız gereken nokta elbette ekran kartının boyutu. Eğer küçük çapta bir kasaya sahipseniz büyük boyutlu ekran kartlarını ilk aşamada hemen eleyebilirsiniz. Diğer bir nokta ise, sisteminizde yer alan güç kaynağının ne kadar enerji ürettiği. Eğer satın almayı düşündüğünüz ekran kartı yüksek enerjiye ihtiyaç duyuyorsa, ekran kartının yanında kasanıza uygun bir güç kaynağı bakmanızda da yarar var. (Güç kaynağı seçiminde dikkat etmeniz gerekenleri şu yazımızda bulabilirsiniz: http://www.veteknoloji.com/dogru-guc-kaynagini-secmek-61751--.html)

Güncellemeler için değinmemiz gereken bir diğer nokta ise PCI Express konusu. Eğer satın alacağınız ekran kartı PCI Express 3.0, ancak anakartınızdaki slot daha düşük değerdeyse herhangi bir sorun yaşamayacağınızın altını çizelim; ekran kartınız uyum gösterecektir. Performans kaybı konusunda ise yine endişe duyacağınız ölçüde farkla karşılaşmayacağınızı söyleyebiliriz.

Ekran kartını güncellemek yerine yepyeni bir sistem kurmak isteyen kullanıcıların karar vermesi gereken ilk nokta ise, ne tür bir sisteme sahibi olmak istedikleri. Oyun ve grafik programları gibi yüksek performans gerektirecek türde bir bilgisayar mı, yoksa tabiri caizse ayağınızı yerden kesecek, sade bir bilgisayar sahibi olmak mı istiyorsunuz? Rehberimizde her iki kullanıcı grubu da kendine uygun cevapları bulacaktır, ancak eğer bir oyun bilgisayarı toplamak niyetindeyseniz yüksek performans ihtiyacı duyacağınız kesin. Ve tabii konu grafik performansı olunca elbette o malum soruya geliyoruz.

Nvidia mı, yoksa AMD mi?

Satın alacağınız ekran kartının kalbinde yatan GPU'nun üreticisi konumunda olan Nvidia ve AMD, sunduğu ürünlerle, kendilerine has teknolojileri ve pozitif yanlarıyla oyunseverlerin kalbine taht kurmuş durumda. Bu iki dev firma yıllardır büyük bir rekabet içindeler ve oyuncuları mutlu edebilme başarıları da elbette bu rekabetten doğuyor. Nvidia ve AMD ile ilgili ilk söylememiz gereken, her iki firmanın da ekran kartı değil, grafik işlemcisi konusunda çalıştığı. Satın almayı düşündüğünüz ekran kartında da göreceğiniz gibi her ne kadar kalbinde Nvidia veya AMD GPU'su bulundursa da dışında genellikle farklı bir markayla karşılaşıyorsunuz. GPU çözümünü AMD veya Nvidia ile çözen firmalar, GPU'nun etrafını saran diğer donanımları hazırlayarak ortaya bir ekran kartı çıkartıyorlar.

Ekran kartı seçiminde AMD veya Nvidia mı sorusunu yanıtlamanız elbette kullandığınız veya satın alacağınız işlemci seçimine de bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Ancak hangisini tercih ederseniz edin, her iki markanın da kendine göre artılarının olduğunu tahmin etmek zor değil. Dikkat etmeniz gerekenler GPU seçiminin yanında ekran kartının üzerindeki ayrıntılarda da gizli. Mesela tek fanlı ekran kartlarından ziyade çift fanlı ekran kartlarını tercih etmeniz ve ek soğutma plakalarıyla donatılan modellere yönelmeniz kararlı bir performansa sahip olmak için oldukça önem arz ediyor. Ama bir konu var ki kullanıcıların aklını en çok karıştıranlardan biri. Şimdi isterseniz ona değinelim.

Bellek hızı ne olacak?

Ekran kartında bulunan bellek miktarı ne kadar yüksekse o kadar yüksek performans alacağınıza ilişkin genel düşünce aslında pek de gerçeği yansıtmıyor. Özellikle alt seviyelere inildikçe ortaya çıkan bu gerçek, düşük fiyatlı ancak yüksek bellek değerine sahip ekran kartlarından kaçınmanız gerektiğini ortaya koyuyor. Bu durum elbette ki bellek değerinin hiç önemi olmadığını da göstermiyor. Bellek miktarı önemli ancak tek başına değil, bunun yanında satın alacağınız ekran kartının seviyesi de önem teşkil ediyor.

Güncel olmayan veya düşük seviyede bir ekran kartı alır, ancak ekran kartının yüksek bellek seviyesine güvenerek tüm oyunlarda iyi bir performans alacağınıza ilişkin bir düşünceye kapılırsanız muhtemelen yanılırsınız. O nedenle ekran kartı satın alırken aramanız gereken sadece yüksek bellek kapasitesi değil, doğru ekran kartı seviyesinde kullanılan doğru bellek seviyesi olmalı. Peki, ekran kartının seviyesini ve güncelliğini nasıl anlayacaksınız? Bu konuya geçmeden önce ekran kartı bellek seçimiyle ilgili belirtmemiz gereken diğer bir nokta ise, GDDR5'li ekran kartlarını tercih etmenizin daha faydalı olacağı. Her ne kadar DDR3 ile arasında performans anlamında yüksek derecede fark yaratmasa da, eğer satın alacağınız kart sırf GDDR5'li diye daha fazla para ödemeyeceksiniz GDDR5'li modeli almanız daha iyi olacaktır. Ancak hangi türde bir ekran kartı alırsanız alın bellek arayüzünün en azından 256-bit olmasına dikkat etmeniz performans kaybı yaşamanızı engelleyecektir. Şimdi güncellik konusuna geçebiliriz.

Detayları kodlarında gizli

Ekran kartı satın alırken bakmanız gereken sadece bellek değerleri değil, isimlerinde gizledikleri anlamlar da olmalı. Kartların isimlerine ve rakamlarına dikkat ederek nasıl bir performans vereceklerini, isteklerinizi karşılayıp karşılamayacaklarını hızlı bir şekilde anlayabilirsiniz. Eğer ekran kartı tercihinizi AMD tarafından kullanacaksanız, Radeon serisinde sunulan modellerin numaralarına şöyle bir göz atarak ekran kartının güncelliğini anlayabilmeniz mümkün. Dört haneli sayının ilk hanesi ekran kartının neslini belirtirken, ikinci hanesi sınıfını ve üçüncü hanesiyse seviyesini gösteriyor. Eğer güncel oyunları oynamak için bir sistem topluyor ve tercihinizi AMD'den yana kullanıyorsanız size tercihinizi Radeon 7000 serisininden yapmanızı tavsiye edebiliriz.

Nvidia tarafına bakacak olursak, Nvidia da rakamlardan ziyade bir de GT ve GTX gibi kodlar bulunduğunu görüyoruz. Bu kodlar arasında GTX en üst seviyeyi işaret ederken, GTS orta, GT ise giriş seviyesi ekran kartlarını temsil ediyor. Bu kodlardan sonra gelen rakamlar da yine kartın güncelliğini işaret ediyor. Bu rakamlarda özellikle ikinci hane ekran kartının göstereceği performansı ortaya koyuyor. Yine eğer oyun bilgisayarı hazırlayan okurlarımız için Nvidia tarafından bir tavsiyede bulunmamız gerekirse tercih edecekleri ekran kartının GTX seviyesinde olması gerektiğini söyleyebiliriz.

Çok yüksek performans beklemiyorsanız bile eğer harici ekran kartı alacaksanız artık en azından orta seviye modellere göz atmanızın daha doğru olacağı. Zira gelişen teknolojiyle birlikte artık yerleşik ekran kartları da performans anlamında kendini yeniledi ve hatta giriş seviyesi harici ekran kartlarına kafa tuttuklarını da rahatlıkla söyleyebiliriz. O nedenle almışken en azından orta seviye bir ekran kartına yönelmeniz daha doğru olacaktır diye düşünüyoruz.

Tasarımına da dikkat edin

Özellikle oyun için özel olarak geliştirilmiş ekran kartları özel dış tasarımlarıyla da dikkat çekiyorlar. Ancak bir ekran kartı ne kadar cezbedici tasarlanmış olursa olsun, kasanıza taktıktan sonra ancak bir sonraki açışınızda kadar karşınıza çıkmayacak. O nedenle sizin ekran kartının tasarımında şekilden ziyade detaylara önem vermeniz gerekiyor. Ekran kartlarında –ki özellikle oyun kartlarında- soğutma büyük sorun olabiliyor. O nedenle üzerinde tek fan yerine çift fan bulunduran ekran kartlarına yönelmeniz daha doğru olacaktır. Elbette bunda fan genişlikleri de önem kazanıyor. İki küçük fanlı bir ekran kartı yerine tek büyük fana sahip bir ekran kartı daha tercih edilebilir duruyor.  Fanın yanında alüminyum yüzeylerin sık kullanılmış olması, ek plakalar bulundurması ve fandan gelen hava akımını taşıyan kanalların düzeni de bir ekran kartının soğutma sistemi için dikkat edilmesi gereken özellikler.

DirectX 11 konusu ve 3D desteği

Ekran kartı alırken, özellikle güncel oyunları oynamak için bir kart alıyorsanız kesinlikle DirectX 11 desteğinin olmasını gözetin. Aksi halde verdiğiniz paraya yazık etmiş olursunuz. Nvidia tarafında DirectX 11 destekli ekran kartları GeForce GTX 500 serisi ve yukarısı olarak tanımlanmış durumda. AMD ise Radeon HD 5000 serisi ve üst gömlek ekran kartlarıyla bu teknolojiyi destekliyor. Böylece satın alma aşamasında DirectX 11 desteği göstermeyen ekran kartlarını hemen eleyebilirsiniz.

DirectX 11'in yanı sıra bir de 3D konusu bulunuyor ki, bizce bu artık işin ihtiyaç değil, lüks kısmı. Eğer 3D oyun oynamak istiyorsanız hem AMD hem de Nvidia tarafında elbette 3D destekli ekran kartı seçenekleri bulunuyor. AMD, HD3D teknolojisiyle donattığı Radeon HD 6450 ila Radeon HD 7970 serisi arasındaki kartlarıyla 3D oyun oynayabilmenizi sağlayacakken, Nvidia ise 3D Vision teknolojisiyle AMD'nin karşısında duruyor. Nvidia'nın GeForce GTX 560 ile GFX 690 arasındaki kartlarını ve AMD'nin bahsettiğimiz modellerini inceleyerek 3D konusuna da çözüm getirebilirsiniz.

Son tavsiyeler

Ekran kartı seçerken yukarıda bahsettiğimiz adımları göz önünde bulundurmanız, satın alma aşamasında size daha kolay seçim yapabilme olanağı sağlayacaktır. Yazıyı sonlandırmadan önce ekran kartından yüksek oyun performansı almak isteyen kullanıcılara bir önerimiz daha olacak. Güncel oyunları oynayabilmeniz için yüksek bellek değeri sunan ucuz ekran kartları yerine, en azından 300 TL ve üstü ekran kartlarına yönelmeniz sizin için daha doğru bir hamle olacaktır. Ayrıca, kartın özellikle DirectX 11 desteklediğinden de emin olun.

 

Haberdar OL !

Bizimle İletişime Geç !

Email us: yildirimirfan@hotmail.com.tr

Email us: info@irfanyildirim.com

Blog Yazarımız